12 Ekim 2008 Pazar

Salı Pazarı Hayalleri

Geçen pazartesi (herkes gibi) ansızın hastalandığım için (beraberimde hastaladıklarıma buradan özürler diliyorum, Salı pazarı hayallerim suya düşmüştü.  O gün azıcık kendimi iyi hissetsemde Aferin´in etkisiyle öğleden sonra tekrar uyku bastırınca gidemedim.  Gitmeden önce birşey yazmak istemiyordum ama kendi kendime yaratacağım İstanbul mecaralarımın içinde Salı pazarı ilk başlarda.  Rahat rahat, aheste aheste, muhtemelen sebze ve meyvelerin en uzak olduğu standlardaki ürünlere kendimi kaptıracağım. Bundan bir kaç sene önce kapatılacağını duyduğum bu pazarın hala açık olduğunu duyunca acaip sevinmiştim. Lütfen yağmur yağmasın....Tiyö vericek olanlara buradan sevgiler...

7 Ekim 2008 Salı

Sokak Modası as Sanat


Son zamanlarda gördüğüm en etkileyici sokak modası fotoğrafı....Resim değil fotoğraf!





1 Ekim 2008 Çarşamba

Bir babet, ego, beyn, ve sinir uçları

İnsanın derdi, tasası olunca, ne giyinesi geliyor ne de dışarı çıkası. Hal budur ki, keyfi yerinde oluncada aynı çekilde hem giyinip kuşanası, hem de kendini sokaklara atası geliveriyor.....Türkiye´deki ilk haftamı ev gezmeleriyle geçirdikten sonra artık kendimi halkın içine saldım bugün.

Fakat kültürü unuttuduğumdan mıdır yoksa bende mi gerçekten bir gariplik vardı bilmiyorum ama caddede yürürken yaşlısı, genci, büyüğü, küçüğü, kadını, erkeği direkt olarak babetlerime göz iliştirip durdu. İlk önce ilgiye egom karşılık vererek, adımıma şöyle extradan bir yaylandırma verdittirdi. Sonra beynim devreye geçerek, acaba tuvalet kağıdı falan mı yapışık ayakkabıma diyerek bin kere bakıp durdum. Sonunda ise sinir uçlarım devreye geçip, sağ ayağımı sürten ayakkabının acısıyla, hem egomu hem de beynimi devre dışı bıraktı. Eve gelir gelmez Sponge Bob yara bandı imdadıma koştu.